gözlerinde ilahi okunan cennet çocukları

sadağın dibine saplanıp kalmış temren gibi
ya da
tam vuracakken boynunu avcının, tavı az bir zülfikâr gibi
eksiktiniz!
sonra sakin bir av ayini...
sonra cennetten kaçmış
tam çıkarken yine kovulmuş gibi ah aynı yerden
susun!
ve şaşırın daha büyüyecek çocuğun neden durmadan
durmadan tecavüz ettiğini ........... .............. ve herkese!
elbet durmuşken şimdi eşikte
ben boynumu kırmış bakarken yukarıya
ey gözlerinde ilahi okunan cennet çocukları
ağlayın!
ve inanın artık imanın kanda olduğuna
inanın! ve bırakın çözülsün damarlarınızın düğümü

akıyorum
kamaşıyor her yanımda kalbim
gözüm seyiriyor eski bir kan sıcaklağını
ah biliyorum o andığımız bir zamanlar
kadim kan pıhtıları!

her köşede dilenen insanlar
her avluda ölen
her binada yeniden bıkmak bilmez dilleriyle kullarının
doğdular yeniden
ben bu her daim sefil
ben bu gözleri alevin üç rengiyle millenmiş âdem
–gördüm–
nasıl oynarlar ateşle kader yazıcıları
ve nasıl mühürlerler ömrü zamansız bahçelerin özentisiyle!

insan cüruflarından geçtim
ister sofalarda birikmiş misafir deyin
ister meydanların bahadır neferleri
ister şeyh deyin ister kâfir
gördüm ve süründü ayaklarıma
insan soyunun külden etleri!
eşiktesiniz, düşerken cennetten tapmayın ateşe!
melekleri gördüm
yalnız onlar severmiş kuğuları
kuğular ah çirkin
kırık hepsinin –gördüm– ah kırık boyunları!

ateşe tapma!
ateşe tapma! kınnap, fitil
kalbim tapma ateşe zinhar!
koskoca nehirler akar bilmem neremizden
ateşe tapma!
çıkar kandiller, kavlar arar
arklar oyarız şehre bilmem neremizden

ateşe tapma kalbim!
eşiktesiniz, düşerken cennetten tapmayin ateşe!

E, nisan 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder