tramvayda arzu

sandala binsem çeksem kürekleri deniz
benim çölüm mavi

çürüsem ben nemli nemli ekşisem ah ölmenin ne güzel var şekilleri
ne güzel kopar kolumu omzumdan ayıran o son damar
ben çekerim
ölüm bırakır kürekleri

çölüm evet hem deniz hem mavi
                          derken hayat karıştırır istanbul insana ve vıcık
                          birbirine geçer tramvayda şehrin semtleri
                          yetersiz bakiye uyarısı ne bileyim telefonlar ambulanslar sesleri
ne güzel kopar kolumu omzumdan
insem bu durakta binsem sandala çeksem ölsem kürekleri

gençlik, orman, ocaklar

nar ocaklara kara kömürler gibi geçti gençlik
dağlarda sular sanırdım bana akar

sanırdım geçeceğim şehirden
geçecekti ormandan çivileriyle bir rüzgâr
ben gördüm mezartaşını sarmıştı bir çınar, ağaçlar
kökleriyle ölülere bilmiyorum neler yapar

kaldım
nar ocaklarda
is ocaklarda sızıldayan cüruflar

gelip geçti gençlik, kanımın delikanlısı
kaçıp giderdi dağın güzel huyuna, yabana
nemlene nemlene kadınlarla sonra kaldı
alıştı bir ağaç bir şehre nasıl alışırsa

geçer her şey akar bir orman dağından
benzer banklara darmadağın ve durmadan
bir orman diyordum, şehirde insana ne yapar
beklesem, sanırdım yapraklar çıkacak parmaklarımdan

geçti
aş ocaklardan
meşe odunlar

gençlik ateştir geçer içe dışa yanarak ve yakmakla
is ellerini suya taşıyandır insan
karanlıkta
yolda ve umutta olan
kontra 5'te, ömer şişman, sinan özdemir'in "ışın tedavisi"ne açı 

üstgeçitlerde simitçiler
bütün gün susam susam durduğunda döküldüğünde e5 isimli asfalta
minibüs kapısında otobüs kapısında
söndürülmez ama atılır sigara
95 yılında ben ve yunus yusufpaşa durağında
ılık ağızlı yarım sigaraları
alıp dudağımıza yaklaştırdığımızda