çürüme / devlet / sancı

çürüme

avucumu açsam göğe
birinde kaynar durur cehennem
birinden lanet dökülür beşere...

boğazıma takılıp kaldı ifrit
kaç melek çağırdıysam, kaç dua okuduysam
olmadı
kaç yöne tanrının kıskanacağı kıbleler diktiysem, taşsız
kaç alnın ah edeceği seccadeler dokuduysam
kaç cinayet işlediysem, kaç soy kırdıysam damarına can diye
çek git diye gırtlağımdan
olmadı!
kıbleyi içim, seccadeyi derim, kanını kanım bildi:
benzedi sesim sesine, kaybettim tarihimi!

bundandır saldırıp durdum kurgunun mahremine
bundandır çatallanıp durur dilim!
bundan yayılıp duruyor, ümmet ayasına değiyor zehrim!

doğunun simiyle mimliymişim
üzerimden akıp gidermiş söylenceler...
kaybettim tarihimi!

ulaştığımda ifritin yoluyla mağarama
dinelince varlığıma ey! gölge bile göremedim
ne ki yüzümdeki gümüşün madenine inenler..
bilseler akıp karalanıyor
bilseler nasıl sancılarla söküldü benden, bilseler
asıl gümüşü kaybedince herkes kendi dinine peygamber

hiçbir menkıbeye kanallık etmiyor
hiçbir öğretiye ermiyor ilmim
bildim, demek burada durup burada çürüyeceğim!

çürümesem ben de özlerdim eski tarihten ayetler...


devlet

                                         Ahmet Elginöz için

ateşin dağ erittiğini gördük,
kurdun bebe emzirdiğini.
inandık.
siyanür ilmine varalı ikiyüzyirmisekiz yıldır palazlanan
farazinin saklandığı tuğra, yorgun bir ordunun sancağıdır artık:
çadır.
kefen bezi.
dönmediler. hiç kimse dönmedi.
ağıt.
naip şöleni.

artık altıyüzdoksandokuz yıldır halkının göğüne zift gibi sirayet eden,
hep siyanür bilginleri...
siyanür bilginleri...

sancı

kendime geçebilsem, kendi içime
hangi su karşılar yüzümü
ayna etse cismini bedenim içinde geçip giderken kum
bu sarmal kuyuda kazınan ruhum gösterir mi rengini
kendime dönerken kendime gözüken bu ufunet, bu tortu
birikir mi kuyuda ben arşa çekerken gövdemi

hiç gedik bulamaz kendine kusan safra
bende ben biriktirdim bu kanı ruhuma!
ben heba ettim yüzümden çekip aynayı nergise
gözüm, ah çirkin gözüm döndü kendini aslıyla görmeye!

                                       E, nisan 1999

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder